Yankee Go Home
Emperyalist planlar uyarınca İran’a karşı İsrail eliyle başlatılan saldırıya Amerika Birleşik Devletleri (ABD) de doğrudan dahil oldu.Pazar günü sabaha karşı İran’a ait 3 nükleer tesis Amerikan güçlerince bombalandı. Olası büyük felaketler ise, tesislerin İran tarafından daha önce boşaltılmış olması sayesinde önlenebildi. Dünyanın jandarmalığına soyunan ABD, daha önce nükleer silah kullanmış tek ülke olmasıyla da bilinirken, onlarca ülkede milyonlarca insanın doğrudan ölümüne sebep olan saldırılardan da sorumlu gayrımeşru bir güç.
AKP iktidarının İsrail’e yönelik sözde sert kınama açıklamaları konu ABD olunca yerini itidalli bir dile bırakırken, Amerikan saldırısı “kaygılıyız” açıklaması ile geçiştirildi. Çünkü AKP’nin İsrail’e yönelik sözde karşıtlığı aslında emperyalist planlarda yer alabilmek için girişilen bir rekabetten ibaret. Belli ki AKP tarafı, İsrail’in mevcut saldırgan tutumunun sonuçları ile elde edebilecekleri konusunda kararsız. Bölgenin paylaşımında önemli bir yer tutan ve iktidar kanadınca “terörsüz Türkiye” adı ile anılan süreç ise henüz yeterince ilerleyebilmiş değil.
AKP ve yandaşlarının İsrail ile ilişkileri ise ayrıca tartışılmayı hak ediyor. Malatya Kürecik’te yer alan radar üssü İsrail’e doğrudan istihbarat sağlarken, ülkemizdeki ABD ve NATO üsleri doğrudan doğruya saldırı planlarının hizmetinde. İktidar kanadı tarafından festival festival gezdirilen ve “yerli ve milli” olduğu iddia edilen savunma sanayi şirketi Baykar ise daha geçen hafta İsrail’e yönelik lojistik desteği ile gündeme gelen İtalyan Leonardo şirketi ile işbirliği anlaşması imzaladı.
Emperyalist planlar bir bütün olarak karşıya alınmadığı sürece ortaya çıkacak olan tek sonuç daha fazla yıkımdır. Gidişatı tersine çevirmek için en önemli yol ise Türkiye’nin NATO’dan çıkması, ABD çıkarları için topraklarımıza konuşlandırılmış olan tüm üslere el konmasıdır.
AKP usulü uygulama: Miras kanunu yönetmelikle deliniyor
Yasal herhangi bir düzenleme olmamasına karşın bir süredir miras hukukunda yeni yönetmeliklerin yürürlüğe girdiğine yönelik tartışmalar yaşanıyor. Muhalif yayın organlarında dahi yer bulan haberlere göre artık noter onayına dahi gerek kalmadan miras ve mal paylaşımı yapılabilecek.
İddia edilen düzenlemenin kanun hükümlerine açıkça karşı olması bir yana, bu durum başta kadın hakları konusu olmak üzere bir dizi saldırıyı da içeriyor. “Miras hakkı” özünde mülk sahibi zenginlerin zenginliklerini nesiller boyu sürdürmesine yarayan bir kavram olsa da bu başlıktaki yasalar emekçilerin önemli bir bölümü için elde avuçta olan küçük birikimlerin korunması işlevi de görüyor.
AKP’nin bu başlıktaki saldırısı ise mirası yasalarla kısıtlanan bir başlık olmaktan tamamen çıkarmayı hedefliyor. Böylece gerici toplumsal dönüşümün de etkisi ile birlikte kadınların ikincil bir konuma itilmesi hedeflenirken güçlü olanın güçsüz olanı ezmesi de kolaylaştırılıyor. Kanunlara aykırı olan yönetmeliğin uygulanmaya başlanmasının doğal sonucu iktidarla da bağlantılı olan mafya, çete ve tarikat yapılarının birçok mülkiyete çökmesinin kolaylaştırılması, mülkiyetin neredeyse tamamen büyük kapitalistlerin elinde toplanması sürecinin ise hızlanmasıdır.
AKP ve patronlar zeytinliklere de karşı
Geçtiğimiz hafta meclis komisyonundan geçen yasa tasarısına göre zeytinlik alanları enerji üretimi amacıyla yürütülen madencilik faaliyetlerine açılacak. Zeytinliklerin taşınarak “korunacağı” iddiaları ise herhangi bir maddi temele sahip değil.
Doğal alanların tahribinin yanı sıra taşıma faaliyetinin ardından zeytin ağaçlarının meyve verebilecek durumda olmayacağı biliniyor. “Taşıma” faaliyetine konu olan köylerdeki toplumsal yaşam da bu hamleler sonucunda ortadan kalkacak.
AKP döneminde yeraltı kaynaklarımız yerli ve yabancı şirketler tarafından yağmalanırken ülkenin doğası ise geri dönüşü mümkün olmayacak bir biçimde tahrip ediliyor. Bir avuç zenginin cebini doldurmak dışında ülkemize hiçbir faydası olmayacak bu faaliyetlerin sonucunda zarar gören ise yine halk olacak.
Madencilik sektörünün tamamen kamulaştırılması tek çözüm. Ancak bu şekilde Türkiye’nin enerji ihtiyacı ve ihtiyaca karşılık gelen hamleler etkili bir şekilde planlanabilir, doğamıza en az zarar verecek yöntemler hayata geçirilebilir.