İçeriğe geç

Siyasi Operasyonlar Neden Tepki Çekmiyor?

CHP’li belediyeler AKP kıskacında

Önceki hafta hakkında “suç örgütü üyeliği”, “ihaleye fesat karıştırma” ve “mal bildirimiyle ilgili yasanın ihlali” suçlarından soruşturma başlatılan Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat ve beraberindeki 23 kişi tutuklandı. İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınan Akpolat’ın yerine Beşiktaş Belediye Meclisi yeni bir başkan seçecek. Başkanın yine mecliste çoğunluğu oluşturan CHP’den olması kesin.

Yaşananlar kuşkusuz muhalefetteki belediyelere yönelik siyasi operasyonların parçası. Geçmişte benzer iddialar ve kanıtlar ortaya çıkmasına karşın AKP’li bakanlar, belediye başkanları hakkında soruşturmalar iktidar gücüyle yarıda kesilmiş, ilgili kişilerin görevden istifa etmesi ile yetinilmişti. Yine yakın zamanda altın kaçakçılığı yaptığı ortaya çıkan 3 MHP’li milletvekilinin partiden istifa etmesi istenmiş ancak haklarında herhangi bir soruşturma açılmasının önüne geçilmişti. Beşiktaş’taki operasyon kapsamında daha önce gözaltına alınan ve aynı zamanda İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Aktaş’ın da kardeşi olan Ahmet Aktaş’ın serbest bırakılmış olması ise benzer bir durum yaşandığının kanıtı niteliğinde.

Ancak Beşiktaş özelinde yapılanın siyasi bir operasyon olduğu gerçeği, konunun yalnızca bir parçası. Düzen siyaseti bir bütün olarak kamu görevlerini birer şahsi zenginleşme aracı olarak değerlendiriyor. İktidarı da muhalefeti de gerek yasal boşlukları değerlendirerek gerekse yasadışı yollarla kamu kaynaklarını yağmalamayı alışkanlık haline getirmiş durumda. Beşiktaş Belediyesi’ne yönelik operasyonun CHP tabanında büyük bir toplumsal tepkiye yol açmamasının altında halkın bu durumun farkında olması da yatıyor.

Geniş kitleler, AKP belasından kurtulmak amacıyla düzen muhalefetine oy verse de ona güvenmiyor. Muhalif siyasetçilerin derdinin de kendisini ve çevresini zengin etmek olduğunu içten içe biliyor.

Yaşananların toplumsal anlamda büyük bir tepki ortaya çıkarmamış olmasının bir nedeni de bizzat CHP’nin siyaset tarzı. AKP’nin siyasal katılımı yalnızca sandığa sıkıştırma çabasına ortak olan CHP, halk tepkisinin akacağı tek kanal olarak da yine sandığı işaret ediyor. Halkın yalnızca seçimden seçime oy veren bir konuma itilmesi ve siyasal süreçlerden büyük ölçüde dışlanması ise iktidar dışı güçlerin hem iktidarın saldırılarına karşı korumasız hale gelmesine yol açıyor hem de herhangi bir halk denetiminden azade olan politikacıların yolsuzluğa bulaşma ihtimalini artırıyor.

Yine bu hafta içinde CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın’ın gözaltına alınması ve İBB başkanı Ekrem İmamoğlu’na büyük bir süratle soruşturma açılması aynı sürecin ürünü. “Çok sert tepki” göstereceğini iddia eden muhalefet, geç kalmış bir “erken seçim” çağrısı ile yetinmek zorunda kalırken iktidar köşeye sıkıştırdığı rakibine tüm olanakları ile saldırıyor. Erdoğan’ın “Turpun büyüğü heybede” sözleri ise operasyonların süreceğini anlatıyor.

İktidarın saldırılarının panzehiri ise düzen muhalefetinin bugüne kadar izlediği çizginin tam olarak dışında yer alıyor. Yurttaşların siyasete katılımını seçim ile sınırlamayan, örgütlü bir halk gücüne yaslanan, iktidarı ve muhalefeti uzlaştırmış olan sömürü ve yağma düzenini cepheden karşıya alan devrimci bir çıkış ise tek çözüm.

Gazze’de ateşkes başladı

Gazze’de 15 aydır devam eden İsrail katliamlarının ardından ateşkes nihayet yürürlüğe girdi, esir takası başladı. Filistin direnişini imha etme ve Gazzelilerin tamamını Gazze dışına sürme hedefiyle aylardır uzlaşmaya yanaşmayan katil Netanyahu hükümeti, koşulların zorlamasıyla aylardır masada olan koşullara onay vermiş oldu. Emperyalist merkezler ile Körfez ülkeleri, AKP iktidarı ve Colani çeteleri gibi unsurlarıyla bölge gericiliği tarafından desteklenen İsrail’in kayda değer kazanımlar elde ettiği açık: Lübnan ve Filistin’de direnişi sırtlanan pek çok kadro ve Suriye ülkesi tasfiye edildi, İsrail saldırganlığına direnen bölge halklarına kan kusturuldu, direnişe ağır darbe vuruldu.

Ancak Biden ve Trump’ın ateşkesin siyasi prestiji için içine girdikleri rekabetin gölgesinde bırakılmaya çalışılsa da gelinen nokta, İsrail açısından zafer anlamına gelmiyor. Gazze’yi yok etmek için 50 binin üzerine Filistinliyi katleden İsrail, Gazzelileri sürme ve Filistin direnişini tasfiye etme hedeflerine ulaşamazken uluslararası mahkemeler nezdinde soykırım suçlamasıyla sanık sandalyesine oturtuldu ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce (UCM) Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı Gallant için tutuklama kararı çıkarıldı. Bugün İsrail dünya halkları nezdinde belki hiç olmadığı kadar gayrimeşru, İsrail destekçiliğinin siyasi maliyeti hiç olmadığı kadar yüksek, AKP dahil timsah gözyaşları dökerken İsrail İle iş tutan iki yüzlü iktidarların itibarı hiç olmadığı kadar düşük.. Bunun onuru, muazzam güç asimetrisine karşın direnişi sürdüren Filistinlilere ve tüm dünyada dayanışmayı yükselten anti-emperyalistlere ait.