AKP iktidarı, siyasal alanı daraltmaya yönelik operasyonlarına İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Ekrem İmamoğlu’nu hedef alan saldırılarla devam ediyor. İmamoğlu’nun üniversite diplomasının zorlama yöntemlerle iptal edilmesinin ardından ağırlıkla gizli tanık beyanlarına dayalı olarak yürütülen terör ve yolsuzluk soruşturmaları kapsamında İmamoğlu dahil 100’ün üzerinde kişi gözaltına alındı, İmamoğlu dahil çok sayıda kişi tutuklandı. İktidarın operasyonu, yurdun dört yanında sokak ve meydanları dolduran yurttaşların direnişiyle karşılaştı. Öncesinde yapılan algı operasyonunun aksine İBB’ye kayyum atanmaması, 19 Mart itibariyle yükselen halk direnişinin iktidara en azından bu uğrakta geri adım attırması olarak değerlendirilmeli.
İlgili soruşturmaların tümünün karşı-devrim iktidarının siyasi ihtiyaçlarına göre şekillendiği açık. Ortada iddiaları layıkıyla tartışılmasını gerektirecek ciddiyette bir hukuki süreç değil, alenileşmiş zorbalık ve siyasi operasyon var. Tutuklama kararının, konunun doğrudan muhatabı olan İmamoğlu dahil şüpheliler ve avukatlarından önce yandaş basına bildirilmesi, yargı operasyonunun niteliğine dair göstergelerden yalnızca biri. Diploma iptalinin ciddiyetsizliği bir yana, seçim süreçlerinde farklı partiler arasında yapılması olağan olan görüşme ve işbirliklerinin terör soruşturmasına konu edilmesi kabul edilemez. Nitekim terör soruşturmasında İmamoğlu için tutuklama değil adli kontrol kararı çıkması da yandaş medyada ortaya atılan “Seçim öncesi Kandil ve Avrupa’ya yüklü miktarda para gönderildi” türünden şok etkisi yaratacak iddiaların dezenformasyon ötesinde değeri olmadığının kabulü anlamına geliyor.
Karşı-devrim iktidarı, siyasal alanı daraltma ve halkı tebaaya dönüştürme hedefleri açısından “tutarlı”. Haliyle bir yandan Ortadoğu’daki gelişmeler temelinde Öcalan ile aleni müzakere yapılır, PKK kongre toplamak için Malazgirt’e davet edilirken CHP ile DEM Parti’nin il-ilçe düzeylerindeki temasları suç sayılabiliyor. Yaşanan sürecin sorunu, hukuksuz olmanın ötesinde karşı-devrimci niteliğindedir ve tam da bu nedenle cepheden reddedilmelidir.
İktidarın bu pervasız saldırıya cüret etmesinde uzun bir süredir siyasetin ve dolayısıyla muhalefetin seçim sandığına sıkıştırılabilmesi etkili oldu. Siyasal katılımın tek meşru kanalının seçim sandığı olduğu dayatması, sokak eylemleri dahil farklı mücadele yöntemlerinin kriminalize edilebilmesi en sonunda seçme-seçilme hakkının da gasbına alan açtı.
AKP’yi yenmek için odağını karşı-devrim programı karşısında bütünlüklü bir alternatif ortaya koymaktan çok seçim taktiklerine kaydıran CHP, siyasetin seçim düzlemine sıkıştırılmasını kabullendiği ölçüde dolaylı olarak iktidarın da elini güçlendirmiş oldu. Meşruiyetin sınırlarını tek taraflı olarak çizmeye çalışan ve burada yeterince direnç görmeyen iktidar, yurttaşlığı tasfiye etme hedefi doğrultusunda daha da ileri gitme cesaretini buldu. Bugün Erdoğan’a rakip olma iddiası taşıyan İmamoğlu’nun zorbalık yoluyla tasfiyesi, seçme-seçilme hakkının gasbı yoluyla halkı seçmenliğin de gerisine itmeye yönelik bir adım.
19 Mart itibariyle ortaya çıkan direniş de bu nedenle değerli. Başta gençlik olmak üzere yurttaşlar, özünde seçme-seçilme hakkının gasbını, yani yurttaşın kula halkın tebaaya dönüştürülmesini reddediyor. Karşı-devrim iktidarının zorbalığına karşı yurdun her yanında sokağa dökülen yurttaşlar, AKP’nin Türkiye’yi teslim alma girişimi karşısında sorumluluğu bizzat üstlenerek yurttaşlığın ve halk olmanın gereğini yerine getirmiştir. Bu iradenin kendisi değerlidir ve AKP düzeninin ortadan kaldırılmasına yönelik bir arayışın ifadesidir. Önümüzdeki görev, halkın sokak direnişinde cisimleşen kararlılığının sokağı da içeren farklı mücadele düzlemlerinde süreklileştirilmesi, Türkiye’yi AKP karanlığından kurtarmaya yönelik bir siyasi mücadele çizgisinin örgütlü halk gücüyle ete kemiğe büründürülmesidir.
24 Mart Pazartesi günü 17.00’da Beşiktaş’ta yapılacak olan Büyük Gençlik Buluşması, bu açıdan önem taşıyor. Yurttaşlığın yeniden kazanılması mücadelesinde bir adım öne çıkan, boykot çağrısıyla derslikleri boşaltıp meydanları dolduran üniversite gençliğini Beşiktaş İskele Meydanı’na davet ediyoruz.