“Süreç” yeniden hızlandı
Bir süredir sürüncemede kalan ve özellikle belediyelere kayyum atamalarıyla hakkında belirsizliğin arttığı yeni açılım süreci, Suriye’nin düşmesiyle birlikte bir kez daha hızlandı. DEM Parti’nin görevlendirdiği İmralı heyetiyle görüşen Öcalan, “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigma” vurgusu yaparken kendisinden beklenen çağrıyı yapmaya da hazır olduğunu açıkladı.
Yeniden başlayan sürecin kapsamı, içeriği ve hedefleri bir yana, adının “süreç” olup olmadığı bile daha şimdiden taraflar arasında tartışma konusu. Ancak gerek zamanlama gerekse taraflardan gelen farklı düzeylerdeki açıklamalar planlanan sürecin halkı ortak bir yaşam ve gelecek ufkunda buluşturmakla ilgisi olmadığını, ana gündemin Suriye’nin farklı güçler arasında paylaşımı olduğunu gösteriyor. Halka bilgi verilmeksizin yürütülen ve halkın yararını gözetmeyen bir sürece halkın ve tüm siyasi güçlerin koşulsuz destek vermesi bekleniyor.
Olağan koşullarda bu pazarlıklara karşı çıkması ya da en azından temkinli yaklaşması beklenecek unsurlar dahil tüm düzen güçleri, kendi durdukları yerden sürece eklemlenmeyi tercih ediyor. İktidar bloku bir yana, MHP dışındaki ülkücü partiler görünürde karşı çıkmakla birlikte sürece zarar verecek adımlar atmamaya özen gösteriyor. CHP sürecin yürütülüş usulündeki tutarsızlıklara yönelik biçime ve ayrıntıya dair eleştirilerden fazlasını söyleyemiyor. Halkın eşitlik, özgürlük, bağımsızlık temelinde bir ortak yaşam ve gelecek umudu etrafında bir araya getirilmesine dönük bir perspektifi olmayan siyasi güçler, haliyle bölgede emperyalizmin belirleyiciliğini ve halkın edilgenleştirilmesini de sorun etmiyor. Bunlar kabullenilince AKP’nin Yeni Osmanlıcı yayılma hırsına bir alternatif geliştirilemiyor, siyaseti halkın derdine derman olmayacak pazarlıklar belirlemeye başlıyor.
Türkiye’nin sorunları, ancak emekçi halkın çıkarları temelinde ele alınarak ve halkın örgütlü gücüne dayanılarak çözüme kavuşturulabilir. Halkı ilgilendiren gündemlerin halktan kaçırılmasını, tüm bileşenleri karşı-devrim ve emperyalizmin belirleyiciliği konusunda uzlaşmış bir pazarlık masasına sıkıştırılmasını reddediyoruz. Suriye’nin ve muhtemelen yakın gelecekte başka bölge ülkelerinin hedef alınarak tasfiyesi, yağmalanması ve farklı güç odakları arasında paylaşılmasına yönelik hiçbir süreç meşru değildir. ABD emperyalizminin güdümünde yürütülen pazarlık ve çatışmalarla belirlenecek olan yağma ve paylaşım planlarının tümü gayrimeşrudur ve bu planların parçası olacak güçlerin hiçbirinden Türkiye halkına fayda gelmeyecektir.
Suriye’nin tasfiyesi sürüyor
Suriye’de ABD ve İsrail’in Ortadoğu’da kurmak istedikleri dengeyle uyumsuz olan meşru yönetimi tasfiye eden emperyalist merkezler, bu ülkede iktidara taşıdıkları cihatçı HTŞ’yi meşrulaştırmaya devam ediyor. BM’nin yanı sıra ABD ve Britanya heyetlerinin ardından AB adına da Alman ve Fransız Dışişleri Bakanları da Şam’a giderek Colani ile görüştü. BM’nin ve pek çok ülkenin terör örgütleri listesinde bulunan HTŞ’nin fiilen meşrulaştırılması anlamına gelen bu ziyaret, gerici HTŞ temsilcilerinin Almanya’nın kadın Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un elini sıkmamalarıyla gündeme geldi.
Suriye’yi tasfiye etme yolundaki HTŞ’nin iktidara taşınmasının ardından Şam’da boy gösteren emperyalist hükümetler, dünya halklarıyla alay ediyor. Her gün şeriatçı ve kadın düşmanı bir başka beyanla ya da son birkaç yılda şeriat hükümlerine uymayan Suriye yurttaşlarına yönelik infaz görüntüleriyle gündeme gelen bu cihatçı unsurların “çoğulcu, özgürlükçü, demokratik” bir Suriye inşa etmelerine yönelik temennilerin gerçeklikle ilgisi olmadığı açık. Bir yanda emperyalist merkezler diğer yanda ise petrol zengini gerici Körfez iktidarları ve ülkemizin tepesine çöreklenmiş Yeni Osmanlıcı karşı devrim iktidarı, parçalanan Suriye’yi yağmalamak için sıraya dizilmiş durumda. Emperyalizmin bölgedeki koçbaşlarından işgalci İsrail ise işgal bölgesini yüksek tepeler ile su kaynaklarını ve barajları içerecek şekilde genişleterek ve eski yönetimden arta kalan askeri tesisler, silah depoları ve savaş gemi ve uçaklarını vurarak Suriye’nin tasfiyesini hızlandırıyor. Türkiye’de ve Ortadoğu’da kurtuluşun tek yolu, emperyalizmin ve bölgedeki gerici işbirlikçilerinin bölgeden kovulması.
Hükümet ve yandaş sendikadan ortaklaşa zam kazığı
TÜİK’in yıllık enflasyonu yüzde 44,38 olarak açıklamasının ardından emeklilerin ve memurların maaşlarına gelecek zam da belli oldu. Emekliler 6 aylık enflasyon farkı olan yüzde 15,75 zam alırken, en düşük emekli maaşı ise hiç artmadan 12.500 TL olarak kaldı.
Kamu emekçileri ise hükümet ile yandaş Memur-Sen arasında imzalanan toplu sözleşmede yer alan “hesaplama yöntemi” kaynaklı olarak yalnızca yüzde 11,54 zam alabilecek. Böylece geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre artış yüzde 33 civarında olurken memur maaşları da asgari ücrete benzer bir biçimde enflasyona ezdirilmiş oldu. Kamuda çalışan emekçiler, hem TÜİK’in düşük enflasyon hesabı sonucunda hem de yandaş sendikanın attığı kazıkla bir önceki yıla kıyasla çok daha düşük reel ücretler alacaklar.