İçeriğe geç

Laiklik Yine Hedef Tahtasında

Yusuf Tekin laiklikten ne anlar?

Milli Eğitim Bakanı (MEB) Yusuf Tekin yine laikliği hedef aldı. AKP Batman Merkez İlçe 8. Olağan Kongresi’ne katılan Tekin, bu toplantıda Cumhuriyet ve laiklik düşmanı yalanları tekrarladı. Laiklik ilkesini “Türkiye’ye özgü, kendi icat ettiğin laiklik kavramının dayatılması” olarak adlandıran Tekin, laiklikten inanç ve ibadet özgürlüğünün korunmasını anladığını ifade etti. Tekin, elbette kendisinin başında olduğu MEB’e bağlı okullarda her yıl artan zorunlu din derslerinin, okullaşma sistemi ile oynayarak çocukların zorla yönlendirildiği imam-hatip okullarının ve ÇEDES projesi kapsamında zorla okullara giren tarikatların din ve vicdan özgürlüğü ile ilişkisine dair hiçbir söz etmedi.

Laiklik ilkesi Cumhuriyet’i kuranlar tarafından uydurulmadı. Bu yönüyle Türkiye’ye özgü de değildi hiçbir zaman. Toplumsal yaşamın kurallarının ve iktidarın kaynağının dini referanslarla değil doğrudan doğruya toplumun ihtiyaçlarının merkeze alınarak belirlenmesi ve maddi kaynaklara dayandırılması için verilen mücadelenin bir ürünü olarak ortaya çıktı. Dünyada neredeyse tüm devrimlerin ana dayanaklarından birisi oldu laiklik. Tekin’in ve partisinin laiklik karşıtlığı bu anlamıyla onların karşı-devrimci karakterinin açık bir ifadesi olarak değerlendirilmeli.

Karşı-devrim iktidarının iç kavgası

Geçtiğimiz hafta iktidarın iç tartışmaları gündemi meşgul etti. Erdoğan ve Bahçeli arasında “yeni açılım” konusunda var olduğu iddia edilen görüş ayrılığı tartışmaların merkezindeydi. Kimilerine göre Bahçeli’nin “Öcalan çağrısı” Erdoğan tarafından destek görmemişti. CHP ve DEM’li belediyelere yönelik kayyum saldırısı da aslında Erdoğan’ın Bahçeli’ye verdiği bir yanıttan ibaretti. İktidar blokuna yakın çevrelerin özellikle sosyal medya üzerinden birbirlerine hakaretler yağdırması ve MHP’nin yayımladığı “göndermeli” video kliplerin ardından her gün “vakit tamam” başlıklı görseller yayımlaması, MHP tarafından erken seçim çağrısı yapılabileceği iddialarını da gündeme getirdi. Erdoğan ve Bahçeli’nin sarayda baş başa görüşmesinin ardından ise MHP’nin “vakit tamam” kampanyası durduruldu.

Her şeyden önce, iktidardaki karşı-devrimci ittifakın, farklı partilerden oluştuğunu unutmamak gerekiyor. Farklı örgütlere, kadrolara ve çıkar ilişkilerine sahip bu iki yapının dönem dönem gerilmesi, ilişkilerinin kopma noktasına kadar varması doğal bir durum. Önemli olan sürecin karşı-devrim süreci olduğunu akıldan çıkarmamak ve onları bir araya getiren ya da aralarında sürtüşmeye neden olan zeminin bu olduğunu kavramak. Bir tarafa şahin, diğer tarafa ise güvercin payesi biçmek ise bu nedenle hem yanlış hem de tehlikeli. AKP-MHP ikilisinden bir arada ya da ayrı ayrı halk yararına herhangi bir şey çıkmaz, çıkamaz. Halk, kendi geleceğini kendi mücadelesi ile kazanmak zorunda.

Yasal ve yasadışı kumar

Bazı “influencer”lar ve 90’ların televizyon ünlüsü iki kişi yasadışı kumar reklamı yaptıkları gerekçesiyle ev hapsine alındılar. Hemen ardından gelen ve ısmarlama olduğu anlaşılan haberlerde ise yasadışı kumarın zararları propaganda edilirken, yakında yasadışı kumar oynamanın da hapis cezası getireceği ifade edildi.

Özellikle Milli Piyango İdaresi’nin Demirören’e peşkeş çekilmesinin ardından “şans oyunu” ismi ile gerçekleşen kumar çeşitlerinde bir patlama yaşandı. Birçok internet sitesi üzerinden yasal olarak kumar oynanabilirken, futbol başta olmak üzere çeşitli kumar türlerinin doğrudan reklamı yapılıyor. Türkiye’de yasak olan kumarhaneler ise aynı isimde farklı şirketler kurarak reklam yapabiliyorlar. Örneğin bir kumarhane zincirinin reklamı başta dört büyük futbol kulübü olmak üzere çeşitli spor dallarında yasal olarak taşınabiliyor. Toplum, “resmi” ellerce kumara itiliyor. Yaşanan ekonomik sıkıntılar ve gelir adaletsizliği ise emek vermek ile para kazanmak arasında kurulması gereken ilişkiyi zedeliyor. Kolay yoldan para kazanma hayali, çalışarak kazanmaya göre çok daha gerçekçi bulunmaya başlıyor. Gerçek sorun kumarın yasadışı veya yasal olması değil. Toplumu kumara iten nesnel koşulları yaratan ve kumar reklamı yaparken bir yandan da halka tehditler savuran iktidar çevrelerine karşı mücadeleyi büyütmek gerekiyor.