İçeriğe geç

Eşitlik, Özgürlük İşçilerle Gelecek

Gerici süreçten insani sonuç çıkmaz

Ekim ayından bu yana kamuoyuna açık olarak yürütülen adı belirsiz sürecin geldiği aşamada PKK, Öcalan’ın çağrısı doğrultusunda kongre toplayarak kendini fesih ve “silahlı mücadeleyi sonlandırma” kararını ilan etti. Süreç barış ve kardeşliği değil, Ortadoğu’da emperyalizmin belirleniminde kurulmaya çalışılan yeni dengede pay kapma arayışlarını temel almaktadır ve açıkça gerici bir ideolojik çerçeveye sahiptir. Öcalan’ın mektubuyla paralel olarak PKK tarafından yapılan kendini fesih açıklamasında da reel sosyalizm ile Cumhuriyet mirasının hedef alınması, ülkemizin bağımsızlığını tescil eden Lozan Antlaşması’nın mahkum edilmesi ve ülke tarihinin en gerici liderlerinden Turgut Özal’a yapılan övgüler bu gerici ideolojik çerçevenin açık ifadeleridir.

ABD emperyalizminin güdümünde ve reel sosyalizm ile Cumhuriyet’in devrimci miraslarının mahkum edilmesine dayalı bir süreç Türkiye ve Ortadoğu’da emekçilere herhangi bir kazanım vadetmediği gibi iddiaların aksine barış da getirmeyecektir. İki gücün birbirleriyle çatışmak yerine ABD planları doğrultusunda bölgedeki başka güçlere karşı birlikte pozisyon almaya karar vermelerinin daha barışçıl ya da insani sonuçlar üretmesi beklenemez. Sosyalistlerin görevi Ortadoğu’da ilerici ve anti-emperyalist mevzilerin tasfiyesine devam edilmesini öngören bu sürecin parçası olmak değil, emperyalizme ve gericiliğe karşı kavgayı yükseltmektir.

İşçiler yaşamak için direniyor

Hakkını aradığı için Çalık Holding binası önünde dakikalarca dövülerek öldürülen Erol Eğrek, bu kanlı düzen tarafından susturulmak istendi. Yıllar boyunca hakkı olan tazminatı verilmedi, başvurduğu her kapı yüzüne kapandı. En sonunda bir işçinin sesi, holdingin kapısında darp edilerek bastırıldı. Eğrek’in ölümünden sonra yapılan açıklamalar, bu ülkede emeğin değil sermayenin “can güvenliği” olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Koruma ordusuyla işçinin üzerine çullanan sistemin adı AKP’dir, Çalık Holding’dir, cezasızlıkla beslenen patron düzenidir. AKP’nin cezasızlık düzenine güvenen holdingler varsa memleketin dört bir yanında yaşamak için direnen emekçiler de var.

Adıyaman’dan Aliağa’ya, Buca’dan Gebze’ye kadar ülkenin dört bir yanında emekçiler ayakta. TÜPRAŞ işçileri, belediye emekçileri, inşaat işçileri yalnızca kendi ekmekleri için değil, bu ülkenin aydınlık ve eşit bir geleceğe sahip olabilmesi için de direniyor. Patronların artan baskısına ve Mehmet Şimşek politikaları öncülüğünde her gün daha da derinleşen yoksulluğa rağmen emekçiler mücadelede kararlı. İktidar ve muhalefet TÜSİAD’ın kapısında sıraya dizilirken yaşamak ve yeni bir Türkiye’yi kurmak için mücadele eden işçi sınıfı, umudun nerede olduğunu bir kez daha herkese gösteriyor.

Hayvan katliamına AYM onayı

Geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi (AYM), 2 Ağustos 2024’te yürürlüğe giren ve kamuoyunda büyük tepki çeken “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un iptali istemiyle açılan davayı reddetti. “İnsan ve hayvan sağlığı için tehlike teşkil eden”, “olumsuz davranışları kontrol edilemeyen” gibi muğlak ifadelerle uygulayıcılara sınırsız yetki veren ve dolayısıyla sokak hayvanlarının öldürülmesine şimdiden kapı aralamış olan yasanın önünde böylece hiçbir engel kalmamış oldu. Geçtiğimiz yılın Ağustos ayından beri hayvanların kimyasal maddeler ya da işkenceyle katledildiğine tanıklıklar ve belgeler ile toplu mezar görüntülerinin kamuoyuna yansımış olması, yasaya dair kaygıların yersiz olmadığını çoktan gösterdi.

Hayvanların öldürülmesinde kullanılacak ilaçların üretim ve dağıtımı ise tek bir şirkete bırakıldı. Bu şirketin ortakları arasında eski AKP milletvekilleri ve bakanlar yer alıyor. Böylece yasa eliyle hayvan katliamına zemin hazırlanırken bu süreçten rant elde edecek patronlar da belirlenmiş oldu. Halkın vicdanında reddedilen bu düzenleme, hayvanlara olduğu gibi halka yönelik de açık bir saldırı niteliği taşıyor.

Hayvanları metalaştıran ve piyasaya teslim eden düzene karşı sessiz kalınamaz. “Petshop”larda hayvan satışlarının yasaklanmasından sahiplendirmenin kamu eliyle yürütülmesine, en başta barınakların kapasite ve koşullarının iyileştirilmesi yoluyla sokak hayvanlarının toplumsal sorumlulukla korunmasından sokağa atılmalarına karşı caydırıcı yaptırımlara kadar bir dizi kamusal önlemle sokak hayvanı sorunu rahatlıkla çözülebilir. Bu sistematik şiddete son vermek, AKP’nin rantçı politikalarına karşı mücadeleyi büyütmek ise bir zorunluluk.