İçeriğe geç

Emperyalist Çete Bir Ülkeye Daha Çöktü: Suriye Son Olsun

Emperyalist merkezler tarafından 14 yıldır sürdürülen ve Suriye halkını hedef alan cihatçı saldırganlık amacına ulaştı, Baas Partisi iktidarına boyun eğdirdi. Arap modernleşmesini ve Filistin Direnişi’ni hedef tahtasına oturtan emperyalist vahşet; 14 yıl boyunca 100 binlerce Suriyeli’yi canından ederken, milyonlarcasını da yurtsuz bıraktı.

14 yılın yarattığı iktisadi yıkım, Baas Partisi’nin ideolojik zemininin çok daha uzun bir süredir ortadan kalkmış olması gibi faktörler; Suriye Arap Cumhuriyeti’nin müttefiki Rusya’nın Ukrayna ile sürdürmekte olduğu savaş, Lübnan cephesinde İsrail ile vuruşan Hizbullah’ın son dönemde yaşadığı ağır kayıplarla birleşti. HTŞ’nin saldırıları ve İsrail’in güneyden eş zamanlı işgal sinyali vermesi, bir haftalık bir geri çekilişin ardından Suriye’nin çihatçılara masa başında teslim edilmesine neden oldu.

Amerikan propaganda aparatı CNN’in henüz sonuç belli değilken HTŞ lideri Colani’yi parlatması ve Rusya’nın oldukça sınırlı desteği, ABD ve Rusya’nın Suriye’nin cihatçılara teslim edilmesi konusunda daha önceden bir fikir birliğine varmış olabileceğine yönelik kuşkuları güçlendirmektedir.

Şimdilik kaybeden Suriye halkı; kazanan ise ABD, İngiltere, İsrail ve onların beslediği cihatçı çeteler olmuştur. Ülkemiz ise komşusunu hedef alan bu alçakça operasyona AKP eliyle daha en başından beri alet edilmiş, yurdumuz cihatçı çetelerin kümelendiği noktalardan biri haline getirilmiştir.

Emperyalizm bir süredir içinden çıkamadığı krizi erteleme fırsatını bulmuş görünmektedir. Emperyalist saldırganlığın önündeki Suriye bariyerinin yıkılması, bölgemizde ve ülkemizde gerçekleşecek başka felaketlerin ise habercisidir. Filistin, Lübnan ve İran artık çok daha büyük bir tehlike altındadır. AKP iktidarının ve Türkiye sermaye sınıfının rolüne bakarak aynı tehdidin Türkiye’yi vurmayacağını düşünmek ise saflık olur. Suriye halkına düşmanlık edenler, ister yerli ister yabancı olsun, halkımıza da en az o kadar düşmandırlar. Türkiye’nin bu süreçten kazançlı çıktığını öne sürenler ise halka karşı işlenen suçların dolaysız ortaklarıdırlar.

Suriye’de kalıcı bir statükonun oluşması ise o kadar da kolay görünmemektedir. Suriye’yi yıkmak konusunda kararlılık gösteren aktörlerin işler ganimeti paylaşmaya geldiğinde benzer bir eşgüdümü uzun süre koruması beklenemez. 14 yıl süren Suriye iç savaşı bu konuda tonlarca örnekle doludur. Güneyde işgal ettiği toprakları genişleten İsrail, emperyalist Batı tarafından kendi terör listesinde yer almasına rağmen açıkça desteklenen HTŞ, AKP tarafından yönlendirilen cihatçı SMO, ABD koruması altındaki YPG gibi aktörler başka çıkar çatışmalarının da habercisidir. Sahadaki grupların çok parçalı yapısı, ithal savaşçıların yoğunluğu ve çöken iktidarın toplumsal tabanını temsil etmesi muhtemel başka grupların ortaya çıkma potansiyeli işi daha da karmaşıklaştıracaktır. Suriye için en muhtemel senaryo Libyalaşmaktır.

Suriye’de yaşananlar, Türkiye’de verilen devrimci mücadele için de önemli dersler barındırmaktadır. İşçi sınıfının güçsüz kaldığı ve sosyalizmin var olmadığı bir dünyada karşı-devrim sürecine set çekecek kararlı bir uluslararası ittifak unsuru bulunmamaktadır. Türkiye devrimi, yalnız ve yalnız kendi mücadelemizin eseri olacak, başka ülkelere ve halklara ise bizzat kendisi umut olacaktır.

Hem 14 yıl boyunca nice fedakarlıklar göstererek direnmiş olan Suriye halkına olan borcumuzun ödenmesinin hem de emperyalist barbarlığın pençesinde kıvranan tüm dünya halklarının kurtuluşunun yolu Türkiye’yi devrim rotasına sokmaktır. Bu anlamda en büyük enternasyonalist görev Türkiye devrimidir. Emekçi halkımızın kurtuluşu için verilen mücadele aynı zamanda Suriye’nin kötü anlamda son örnek olması, emperyalistlerin Ortadoğu’dan kovulması için verilen mücadeledir.