İçeriğe geç

Bu Düzene Sığmayanlar 1 Mayıs’ta Alanlara

Halkın örgütlü gücü büyütülmeli

AKP iktidarının saldırılarına karşı halkın mücadelesi sürüyor. İrili ufaklı eylemler, toplantılar, yürüyüşler, forumlar gerçekleşiyor. İktidar, halkı sindirmeyi bir türlü başaramıyor.

Son haftalarda iktidarın kendi iç gerilimleri, özellikle iktidarın küçük ortağı MHP ile olan ilişkiler bağlamında gündemde yer etti. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamalarında AKP’nin çizdiğinden görece farklılaşan bir çerçeve içermesi kimilerini heyecanlandırdı. MHP’nin belediyelere yönelik yargı operasyonlarından rahatsız olduğu dahi iddia edildi. CHP kanadından bu durumu temel alan çağrıları ise hüsranla sonuçlandı. Bahçeli, önce kendisine atfedilen “erken seçim çağrısı yapacak” iddialarını yalanlarken, İstanbul’da gerçekleşen depremin ardındansa İstanbul’a kayyum iması içeren bir açıklama gerçekleştirdi. Açıklamayı, belediye çalışanlarına yönelik yeni operasyonlar izledi.

Tüm bunlardan iktidar içinde hiçbir gerilimin yaşanmadığı anlamı ise elbette çıkarılamaz. İktidarın iç gerilimleri, çatlakları, sürtüşmeleri ya da farklılıkları gerçektir. Ancak bu iç gerilimleri büyüten şey siyaset oyunları değil halkın devreye girmesidir. Tersine, bu gerilimlere oynama çabası ise iktidar odaklarının kendi iç pazarlıklarında birer koza dönüşme anlamına gelir. Bugün odaklanmak gereken tek şey halkın mücadelesini güçlü ve örgütlü kılmak, onu devrimci bir rotaya sokmaktır.

İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs, bu yıl böyle bir anlam taşıyor. Halk hareketinin emekçi karakteri baskın hale gelecek, AKP’nin saldırılarına karşı emeği temel alan bir çıkışın tek çare olduğunu gösterecek.

Türkiye, iktidardaki gerici öbeklenmelere, patronlara ya da emperyalistlere değil halka aittir. Bu düzene sığmayan halkımız ayağa kalktı. Şimdi de devrime yürüyecek.

Deprem için de tek çare devrim

İstanbul’da 23 Nisan günü 6.2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Can kaybı yaşanmayan depremin artçıları halen sürerken kentin olası büyük depremlere dayanmasının mümkün olmadığı konusunda herkes hemfikir.

1999 depreminin üzerinden 25 yıldan fazla süre geçti. Bu sürede son büyük Kahramanmaraş depremleri olmak üzere çokça deprem de yaşadık. Oldukça yeterli olan bu sürede İstanbul’da durum daha kötüye gitti. Kentsel dönüşüm, rant sağlayacak arazilerden yoksul halkın sürülmesi için ve zenginlerin daha da zenginleşmesi için kullanılırken rant yaratmayacak yerlerdeki riskli yapılara dokunulmadı. Toplanma alanları sermayeye peşkeş çekildi, AVM’lere rezidanslara teslim edildi.
Yalnızca bu bile konut yapımının neden devlet tekelinde olması gerektiğini gösteriyor. Sermayedarların kâr beklentisini karşılamanın merkeze alındığı her koşulda depreme karşı savunmasız kalınacağı açık. Devrimci bir rota ve merkezi planlama, depreme karşı savunmasız kalmamak için de tek çıkış yolu.

Şimşek “müjdeleri” ne anlama geliyor?

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçtiğimiz hafta IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları için ABD’ye gitti. Burada çeşitli görüşmeler yapan Şimşek, 41 milyar dolarlık proje finansmanı sağlamayı öngördüklerini açıkladı. Gezisi kapsamında ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ile de görüşen Şimşek, bu görüşmede yer alan İran karşıtı “detay”ı ise saklamayı tercih etti.

Şimşek, göreve geldiği günden beri emperyalizmin ve uluslararası tekellerin çıkarlarına yönelik bir yönetim uyguluyor. Kemer sıkma politikaları ile emekçiler yoksullaştırılırken Türkiye, daha yoğun bir sömürüye ve daha büyük yağmalara uygun hale getiriliyor. Emperyalist merkezler ise bu bağlılığı ödüllendirerek proje finansmanı sağlayarak iktidara destek olmayı taahhüt ediyor.

Emperyalistlerin beklediği tek bağlılık türü ise elbette iktisadi değil. Orta Doğu’da ABD’nin ve İsrail’in çıkarlarına uygun bir biçimde direniş ekseni dağıtılıyor. Emperyalizme doğrudan bağlı olmayan tüm ülkeler hedef haline getiriliyor. İran’a yönelik baskı politikaları için önümüzdeki dönem Türkiye’den şimdiye kadar olduğundan fazlasının bekleneceği ise açık.