İçeriğe geç

Bu Daha Başlangıç

Mücadele güçlenmeli

19 Mart’tan itibaren iktidara yönelen yurttaş tepkileri farklı biçimlerde sürüyor. Özellikle üniversite kampüslerinin merkez olduğu ve meydanlara taşan sokak hareketliliği bayram tatili nedeniyle kesintiye uğrarken birçok yerde tartışmalar yapılmaya devam ediyor. Yurttaşlar, ülkenin geleceğini nasıl kazanabileceğini tartışıyor.

Geri adım attığında zarar göreceğinin bilincinde olan iktidar kanadı ise yargı sopasını elinden bırakmıyor. Sosyal medyada ekonomik boykot çağrısı yapan ve hatta genel olarak çağrıların neden Anayasa’ya uygun olduğu anlatılan paylaşımlar gerekçe gösterilerek gözaltılar gerçekleştiriliyor. Toplumda tanınırlığı olan isimler üzerinden yurttaşların tamamına gözdağı verilmeye çalışılıyor. Tüm bunlar olurken yüzlerce genç, sırf en temel yurttaşlık haklarına sahip çıktığı için hukuksuz yere cezaevinde esir tutuluyor.

AKP tarafından halk hareketliliğinin önünün kesilmesi için uzatılan bayram tatilinin bitişinin ardından ortaya çıkacak gelişmeler büyük önem taşıyor. Yurttaşlık haklarının budanmasının son adımı olan seçme ve seçilme hakkına yapılan saldırıya karşı ortaya çıkan tepki bütünsel bir bağlama oturtulmalı ve örgütlü bir güce kavuşmalı. Mehmet Şimşek eliyle yürütülen yoksullaştırma politikaları, yargı operasyonuna da zemin hazırlayan bir faktör olarak bölgede emperyalist operasyonlarda AKP’nin rol alma hevesi hedefe alınmalı. Hakkına ve hukukuna sahip çıkmak için sokakları dolduranlar, emeğimizin karşılığını almak ve emperyalistlerin kanlı planlarından sıyrılmak için verilen mücadelenin aktif parçaları haline getirilmeli. Toplumun AKP’den ve onun temsil ettiği düzenden kurtuluş programının örgütlenmesi, mücadelenin doğru bir bağlamda ve bir sürekliliğe sahip olacak biçimde büyümesinin tek yolu.

Zamlar durmuyor

5 Nisan’dan itibaren konutlarda tüketilecek olan elektrik bedeline yüzde 25 zam yapıldı. Bu zam, tüm tartışmalarla birlikte AKP’nin Mehmet Şimşek’te simgelenen halk düşmanı politikalarında ısrarcı olduğunu göstermesi açısından önemli. Kumpas operasyonu için milyarca dolarlık rezervi yakmaktan çekinmeyen AKP asgari ücreti enflasyona ezdiriyor, yoksulun kullandığı elektriğe ise zam yapıyor.

Elektrik zammının detayları ise kurulan yağma düzenini olduğu gibi yansıtıyor. Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) açıkladığı verilere göre aslında elektrik bedeline gelen zam oranı yüzde 16,1. Ancak doğrudan dağıtım şirketlerinin cebine giren dağıtım bedelinin artış oranı ise yüzde 34,5. Bu zammın ardından 1000 liralık bir elektrik faturasının yaklaşık 700 lirası doğrudan elektrik dağıtım şirketlerinin cebine gidecek.

AKP döneminde birçok diğer başlıkta olduğu gibi elektrik dağıtımı da özelleştirildi. Özelleştirme ile enerji hatlarına konan şirketler, günlük ihtiyacımız için kullandığımız elektrik üzerinden fahiş kârlar elde ediyorlar. Yandaşların “devlet sübvansiyonu” diyerek aktardığı kısımlar ise hem her geçen zamla daralıyor hem de doğrudan kamu bütçesinden yine bu şirketlere aktarılıyor.

Enerjide yağmayı durdurmanın yolu kamulaştırmadır. Zaten doğal tekel olan enerji dağıtımı alanı ve üretimi devlet tekeline alınmalı ve halk yararına işletilmelidir. Konutlarda ise yurttaşların aylık rutin ihtiyaçlarını aşmayan bedeller fatura edilmemeli, tamamen kamu bütçesinden karşılanmalıdır.

İktidar, ABD-AB ile tam uyum içinde

Ülke içinde halkı baskı altına almak için gemi azıya alan AKP iktidarı, dışarıda ise Batılı emperyalistlerle temaslarını yoğunlaştırıyor. İç siyasette sözde İsrail karşıtı bir retorikle tabanını konsolide etmeye çalışan karşı-devrim iktidarı, Ortadoğu’da ABD-İsrail eksenine uyum sağlamak için yoğun çaba sarf ediyor.

İsrail karşılıklı ateşkesin gereklerini yerine getirmeyerek gerilimi tırmandırdığı Gazze ve Lübnan’ı bombalayarak sivilleri öldürüyor, Suriye’de TSK tarafından devralınacağı konuşulan üsler de dahil olmak üzere askeri tesisleri yine hava bombardımanlarıyla tahrip ediyor, ama içeride kendisine muhalefeti İsrail destekçiliğiyle yaftalayan AKP iktidarından çıt çıkmıyor. Bu esnada Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ABD’ye giderek Ukrayna ve Suriye’yle ilgili güvenceler veriyor, F-35 pazarlığı yapıyor, ne Türkiye ne de Suriye’de iktidarın teslim edildiği HTŞ çetelerinin İsrail’le karşı karşıya gelmeyeceğine dair sözler veriyor. AKP, karşı-devrim iktidarı olmanın gereğini dış ilişkilerde de getirerek ABD’nin bölge planlarına kusursuz hizmet etmeye çalışıyor.

AKP’nin temasları yoğunlaştırdığı bir diğer aktör ise AB. 6 yıl aradan sonra yapılan Türkiye-AB Üst Düzey Ekonomi Diyaloğu’na hükümeti temsilen kemer sıkma politikalarından sorumlu Mehmet Şimşek katılırken AB üst düzey yetkilileri ile TÜSİAD temsilcileri de yer aldı, AB ile Türkiye arasında ekonomik ilişkileri güçlendirmeye yönelik görüş alışverişi yapıldı. Özgürlükleri piyasa düzeni ile ilişkilendirmeye çalışan liberal ideologların iddialarının aksine ne AB gibi emperyalist merkezler ne de yabancı sermaye Türkiye’de özgürlüklerin ve hukukun durumu ile ilgileniyor.

Emperyalistler ve sömürücüler, Türkiye’de emek düşmanı ve işbirlikçi bir iktidarın varlığından memnun. Karşı-devrim iktidarından kurtulmak isteyenlerin de bu iktidarla birlikte arkasındaki güçleri, yani emperyalistleri ve patronları da hedef tahtasına koyması, tüm bu güçlerle aynı anda hesaplaşması gerekiyor.