İçeriğe geç

AKP’den Kurtuluş İşçilerle Gelecek

İzBB işçileri grevde!

İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan yaklaşık 23 bin işçi geçtiğimiz hafta greve çıktı. İşveren pozisyonunda olan belediyenin yüzde 29,16’lık zam teklifini sefalet ücreti olarak nitelendiren ve “eşit işe eşit ücret” talebini öne çıkaran işçiler, İzmir’de belediye hizmetlerini büyük ölçüde durdurarak seslerini duyuruyor. İşçilerin talep ettiği ücretlerin ortalama ücretlerin çok üzerinde olduğu ve bu talepler için belediye hizmetlerini durdurmanın doğru olmadığı eleştirileri dile getirilse de grev hakkının dokunulmazlığının ve işçi sınıfının herhangi bir bölmesinin harekete geçmesinin tüm emekçilere kazanım getireceğinin altını çizmek gerekiyor.

İşçi sınıfının üretimden gelen gücünü kullanması, yani yerine göre üretimi ya da hizmetleri aksatarak taleplerini gündeme taşıması anlamına gelen grev, anayasada da yeri olan meşru bir hak. Greve yönelik eleştirilerinse ülkemizdeki yaşam pahalılığını ve emekçilerin örgütlü mücadelesinin değerini göz önünde bulundurarak değerlendirilmesi gerekiyor. Öncelikle CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bir kısmı oldukça sorunlu olan yan hakları temel ücretlere dâhilmiş gibi göstererek yaptığı dezenformasyon emekçilere yapılan büyük bir haksızlık. Keza belediye başkanı Cemil Tugay, alenen grev kırıcılık yaparak suç işliyor. Diğer yandan, Türkiye’de Nisan ayı itibariyle yoksulluk sınırının, yani temel ihtiyaçlar için yapılması zorunlu aylık harcamaların toplam tutarı 78 bin liradan daha yüksek. Dolayısıyla asgari ücret ve ortalama ücretlerle karşılaştırıldığında yüksek görülerek eleştirilen taleplerin aslında insanca yaşama koşulları için öne sürülen talepler olduğu unutulmamalı. İşçilerin insanca yaşamak için şart olan bir maaş talep etmeleri yalnızca İzBB işçileri için değil geniş toplum kesimleri için de olumlu bir gelişme.

23 bin İzBB işçisinin bu grev sonucunda elde edeceği ciddi bir kazanım, işçi sınıfının çok çeşitli kesimlerinin patronlara karşı pazarlık gücünün yükseltilmesi adına iyi bir örnek oluşturacak. Keza AKP’ye karşı mücadele eden kesimler arasında sınıf ekseninin öne çıkması da AKP’ye karşı mücadeleyi güçlendirecek. Tüm bu nedenlerle İzmir halkı başta olmak üzere ülke genelinde yurttaşların grev hakkını kullanan belediye işçileriyle dayanışma göstermesi önem taşıyor.

AKP yargısından yeni saldırı dalgası

Muhalefet belediyelerine yönelik yeni operasyon dalgasında İBB ile iştiraklerin yöneticilerinin yanı sıra İstanbul ve Anadolu şehirlerinden ilçe belediye başkanları ve üst düzey CHP yöneticileri de gözaltına alındı. 19 Mart’ta ivme kazanan operasyonların devamı olan operasyonların ciddi bir yargı sürecindense iktidarın siyasal alanı daraltma hedefi doğrultusunda gerçekleştirildiği görülüyor. Operasyonların rutinleşmesi ve olağanlaşması ise farklı açılardan değerlendirilmeyi hak ediyor.

CHP liderliği, 19 Mart’ın ardından yoğunlaşan süreçte operasyonlarla hedef alınan kadrolarını genel itibariyle savunmayı sürdürmekte olsa da AKP’ye karşı mücadelenin çizgisi, biçimi ve dayanaklarının da AKP’nin karşı-devrimci karakterini gözeterek şekillendirilmesi gerekiyor. Özel ve İmamoğlu’nun Batılı liderler ile patronların sessizliğine yaptıkları eleştiriler, özünde bu odaklara yönelik beklentiyi ortaya koyuyor. AKP’ye karşı emperyalist merkezler ile sermayeden destek talebi, halka yönelik saldırıya karşı halk düşmanlarından yardım istemek anlamına gelen bir çıkışsızlığı ifade ediyor. AKP, her şeyden önce bir karşı-devrim iktidarıdır ve halk düşmanı odakların belirlediği zeminlerdeki siyasi çekişmeleri her seferinde kendi lehine çevirebilmektedir. AKP’nin dengesini bozan, tıpkı 12. yıl dönümünü kutladığımız Gezi Direnişi’nde olduğu gibi 19 Mart sürecinde de halkın doğrudan devreye girmesi olmuştur. AKP’ye karşı mücadele, AKP’nin karşı-devrimci karakterini tamamen karşıya alan bir çizgide ve halkın örgütlü mücadelesinden aldığı güçle zafere ulaşacaktır.

Haramiler Suriye’yi yağmalıyor

ABD ve AB’nin 14 yıldır süren yaptırımları kaldırmasının ardından Uluslararası tekeller Suriye’ye dadandı. ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın katıldığı 7 milyar dolarlık enerji ihalesi Katar ve BAE’den iki şirketle birlikte AKP yandaşı Cengiz ve Kalyon’un da katıldığı konsorsiyuma gitti. Ortaya çıkan tablo, 14 yıldır Suriye’nin belini büken yaptırımların asıl amacını bir kez daha ortaya koymuş oldu. Bölgede ABD-İsrail planlarına direndiği için 45 yıldır “terörü destekleyen ülke” sınıflandırmasında yer alan ve 14 yıldır da ağır yaptırımlar uygulanan Suriye, ülkeyi savunan meşru hükümetin devrilmesinin ardından talan ediliyor. Yalan ve kara propagandaya yaslanarak uyguladıkları yaptırımlarla Suriye’yi boğan emperyalist güçler, Suriye’nin düşüşünün ardından özellikle sahil bölgesinde Alevileri hedef alan korkunç katliamları ve HTŞ çetelerinin bizzat paylaştıkları varil bombası görüntülerini umursamıyor, sivil halkı hedef alan katliamlar için dahi katil HTŞ’nin söylemini benimseyerek sorumluyu “devrik rejim kalıntıları” olarak niteliyor. İplerini ellerinde tuttukları Colani’yi komşumuz Suriye’nin başına saran emperyalistler, Colani ve türevlerini kullanarak bölgeyi yağmalamaya ve Ortadoğu halklarının başına bela açmaya devam ediyor.