Liseliler AKP’nin projesini çöpe atıyor
AKP’nin “proje okullar” adı altında köklü liseleri gerici dönüşüme uğratma projesi, lise öğrencilerine takıldı. Görece kaliteli eğitim verdiği bilinen köklü liselerde yer alan yaklaşık 20 bin öğretmen Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından norm fazlası olarak değerlendiriliyor ve başka okullara gitmeye zorlanıyor. Gerici ajandasını uygulama isteğinde olan AKP iktidarı böylece bu liselere çoğunluğu yasadışı tarikat ve cemaat mensubu olan gerici kadroları yerleştirme peşinde.
İktidara geldiği ilk günden itibaren cumhuriyet ve laiklik karşıtı hedefleri bilinen AKP, eğitim sisteminde halihazırda var olan ve sermaye düzeninden kaynaklanan aksaklıkları bahane ederek onlarca kere sistemi değiştirdi. Her adımda eğitimin içi giderek boşaltıldı, eğitim kalitesi ve niteliği düştü. Türkiye’de bugün ilk ve orta düzeyde eğitim çağdışı bir niteliğe sahipken, okullarda ödenek yetersizliği gibi bahanelerle öğretmen yetersizliği sıradan hale gelmiş durumda. On binlerce öğretmen ise sırf AKP’nin istediği gerici karaktere sahip olmadığı için atanamıyor. Teknik yetersizlikler ise bambaşka bir boyuta ulaşmış durumda. MEB’e bağlı okullar, tuvaletlere sabun dahi alamıyor.
Tüm bu sorunlara ilişkin hiçbir sorumluluk kabul etmeyen AKP’nin tek odağı kendi deyişleri ile “kindar ve dindar bir nesil” yetiştirmek. Ancak yine de başaramıyorlar. Gençlik, kendisine biçilen bu rolü kabul etmiyor. AKP iktidarı dışında bir iktidar görmemiş her yaştan öğrenci, bu karanlıktan kurtulacağı günlerin umudu ile yaşıyor. Bu durum ise iktidarı daha fazla saldırganlaştırıyor.
“Proje okullar”da yaşanan öğretmen kıyımının ardında da bu başarısız arayış yatıyor. İşte liseliler böyle bir ortamda AKP’nin saldırılarına karşı bir araya geliyor, öğretmenlerine sahip çıkıyor. Liseliler eşit, parasız ve bilimsel eğitim hakları için mücadeleyi büyütüyor, tüm Türkiye’ye umut oluyor. Geçtiğimiz hafta İstanbul’da birçok lisede her türlü polisiye baskıya karşın lise öğrencileri ayağa kalktı. Önümüzdeki hafta ise başta Ankara olmak üzere pek çok başka ilde de benzer eylemlerin gerçekleşmesi bekleniyor.
Hukuksuzluk
Son dönemde özellikle iktidarın kumpas davalarına sunulan gerekçelerinin temelsizliğini gündem ettiği için iktidar çevreleri tarafından hedef gösterilen gazeteciler Murat Ağırel ve Timur Soykan benzer bir hukuksuzluğun hedefi oldular.
Perşembe günü sabaha karşı evleri basılarak gözaltına alınan gazeteciler tutuklama isteği ile mahkemeye sevk edilirken mahkemece adli kontrol kararı ile serbest bırakıldılar. Gözaltına alınmalarına gerekçe olan şikayet ise yasa dışı bahis ve dolandırıcılık sebebiyle hapiste olan Erkan Kork’un şikayeti. Erkan Kork, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkan Yardımcısı Mustafa Aydın’ın skandal düğününe katılması ile de biliniyor. Bu düğünde kurum tarafından denetlenen ve hiçbir biçimde kurum yöneticileri ile maddi ilişki kurmaması gereken bankalar “takı” adı altında adeta rüşvet kuyruğuna girmişti.
Erkan Kork’un şikayetinde yer almamasına karşın savcılığın tutuklama talebine gerekçe olarak “tehdit ve şantaj” iddialarına yer vermesi ise başlı başına bir hukuk skandalı. Yapılan ev baskını ile gazetecilerin bilgisayarlarına ve telefonlarına el konması ise özellikle belediyeleri hedef alan kumpas davaları ile ilgili olarak gazetecilerin haber kaynaklarının iktidarca deşifre edilmesi amacının taşındığını düşündürtüyor.
Tüm bu hukuksuzlukların neden yapıldığını gösteren en net görüntü ise Ankara Altındağ’dan geldi. AKP’li Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki, sendikalı oldukları için işten atılan belediye işçilerini darp etti. Tiryaki, direniş çadırlarını yıktı. Tiryaki’nin fiziki saldırısına ilişkin ise hiçbir hukuki işlem yapılmadı.
AKP’nin saldırılarının asıl amacı da bu. Emeğiyle geçinenler hakkını aramasın, kendilerine sunulan sömürü düzenine razı gelsin isteniyor. Yargı bunun için bir sopa olarak kullanılırken en temel özgürlüklerden olan haber alma hakkı ortadan kaldırılmak isteniyor. Son haftalarda sokakları dolduran halkın haklı mücadelesinin değeri bu nedenle bir kez daha hatırlatılmalı.
En temel haklarımıza dahi sahip çıkmak için mücadele etmek zorundayız. Patronlara çalışan yobazlar iktidarına karşı emekçi halkın mücadelesi büyütülmeli ve örgütlü bir güce kavuşturulmalı.
AKP tehcir planına ortak oluyor
ABD emperyalizmi, Ortadoğu’da tehdit ve şantajla kanlı bir planı uygulamaya çalışıyor. Uzun yıllardır abluka altında olan ve son bir buçuk yıldır insanlık dışı bir kıyıma uğratılan Gazze, şimdi de bölgeyi tatil beldesine dönüştürmeyi hedefleyen Trump’ın tehcir dayatmasıyla karşı karşıya. Emperyalizmin bölgedeki tetikçi gücü İsrail’in güvenliği ve uluslararası tekellerin kar hırsı için gündeme getirilen tehcir tasarısı, açıkça etnik temizlik anlamına geliyor.
AKP iktidarı, Trump’ın tehcir planında rol kapmak için hevesli. Yandaş gazeteciler tehcir planını “hicret” söylemiyle meşrulaştırmaya çalışıyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan da Antalya Diplomasi Forumu’nda yaptığı konuşmada 500 sene önce yaşadıkları topraklardan kovulan Yahudilerin bir bölümünün ülkemize geldiklerini hatırlatıp “O günkü Türkiye neyse bugünkü Türkiye de aynısıdır” vurgusu yaparak bu kez Gazzelileri hedef alacak bir tehcir planına Türkiye adına onay veriyor. AKP iktidarı, İsrail karşıtı retoriğinin aksine İsrail’le işbirliği içindedir ve yürüttüğü kirli pazarlıklarla İsrail’in bölge halklarına karşı işlediği suçlara ortak olma, bu suç ortaklığını dinsel ideoloji ile meşrulaştırma çabasındadır. Gazzelilerin tehciri planına herhangi bir düzeyde ortaklık, etnik temizlik suçuna ortaklıktır ve halkımızın vicdanında mahkum olacaktır.