1. Türkiye yine seçime odaklanmış durumda. İktidar partisi bir önceki yerel seçimlerde kaptırdığı büyükşehir belediyelerini almayı hedeflerken, ana muhalefetin yeni liderliği genel seçimlerdeki büyük yenilginin ardından toparlanma arayışında.
2. 6 Şubat 2023’te gerçekleşen depremin ardından ortaya çıkan felaket ise halen sürüyor. Canını kurtarmayı başarabilmiş yüz binlerce yurttaşımız insanlık onuruna yakışmayan koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. İktidar partisi yıkımlarda önemli rol oynayan imar affının altında imzası bulunan bakanı İstanbul adayı yaparken, suç ortağı ana muhalefet ise Hatay’daki yıkımın ana sorumlularından birini yeniden aday göstermekten çekinmemiştir. Deprem suçlarının hesabının sorulması bir yana gelecekte yaşanması beklenen depremlere karşı ülkemiz daha da savunmasız hale getirilmektedir.
3. İktidar, genel seçimlerden itibaren uygulamaya koyduğu ve düzen muhalefetince “rasyonel politikalara dönüş” olarak adlandırılan kemer sıkma kapsamında yeni adımları için ise yerel seçimler sonrasını beklemektedir. Elektrik, su, doğalgaz, ulaşım gibi birçok kalemde devasa zamlar için gün sayılmaktadır. Yerel seçimler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın; toplam üretimden emekçi halkın payına düşenin daha da azalması, büyük bir yoksullaşma dalgasının emekçileri vurması beklenmektedir.
4. Sosyalistler ise genel seçimlerde düzen muhalefetinin çizdiği sınırların dışına çıkamamış olmasının bedelini ödemektedir. AKP’yi yenmek bahanesiyle kurulan sağ ittifakın dışarıdan destekçisine dönüşen sol, gerçek varlık nedenini de yitirmiş durumdadır.
5. İktidar ve muhalefetin ortaklaştığı zeminin dışındaki sosyalist çözümlerin toplumun gündemine sokulamamış olması, yerel seçimlerde sosyalist bir çıkışın önüne çekilmiş bir bariyer haline gelmiştir. Dolayısıyla sosyalist hareketin gerçek sorunu sıkça dillendirildiği gibi birleşememe sorunu değil, ayrışamama sorunudur. Sosyalistler kendilerini düzen güçlerinden ayrıştırmayı başaramadığı ve hatta çoğu durumda istemediği için düzen muhalefetinin kaderine ortak olmuşlardır.
6. Yerel seçimlerde de gidişat ne yazık ki istisna değildir. Başta büyükşehir belediye başkanlıkları olmak üzere sosyalist solun deprem suçlarına karşı halkı koruyacak, rantçılığın kader olmadığını gösterecek, halka yönelik ekonomik saldırılara karşı sınırlı da olsa kamu gücünü halk yararına kullanılmasını sağlayacak bir programı oluşturması ve güçlendirmesi mümkündü. Bu kavganın verilmesi solun CHP ve DEM’in ekseninden kurtulmasını kolaylaştıracağı gibi kimi ilçelerde sosyalistlerin belediye başkanlıkları kazanmasını da sağlayabilirdi.
7. Gidişata ters ve olumlu bir örnek ise Kadıköy’de düzen muhalefetinin rantçı anlayışına karşı yürütülen çalışmadır. 10 yıldır ortaya koyduğu halkçı belediye pratikleri ile öne çıkan Fatih Mehmet Maçoğlu’nun adaylığı sosyalistlerin yönetme iddiasını göstermesi açısından değerlidir. Kadıköy Halk Dayanışması’nın parçası olan Devrim Hareketi, Maçoğlu’nun adaylık sürecinin devrimci mücadelenin ve örgütlülüğün büyütülmesinin bir aracı olarak değer kazanması için tüm olanaklarını seferber edecektir.
8. Genel durum ise açıktır: Sonuçlar ne olursa olsun yerel seçimler emekçi halk açısından kaybedilmiştir. Olası bir seçim yenilgisinin yaratacağı karamsarlığa kapılmak ya da büyükşehir belediyelerinin muhalefette kalması sonucunda ortaya çıkabilecek sahte zaferlerin sarhoşluğunu yaşamak seçim sonrası herkes için daha da görünür hale gelecek devrimci görevlere odaklanmanın önünde büyük engellerdir.
9. Devrim Hareketi üyeleri, devrimci mücadelenin güçlenmesine katkı sağlayabileceği görüldüğü için destek olunması kararlaştırılan kimi ilçeler ve muhtarlıklar dışında başta büyükşehir belediye başkanlıkları olmak üzere yerel seçimlerde oy kullanmayacaktır. Devrimciler, düzen güçlerinin arasında salınmak yerine gerçek sorunlara ve mücadele başlıklarına odaklanarak kuvvet biriktirmeye ve emekçi halkı mücadeleye katmaya odaklanmayı tercih edecektir. Devrimciler mücadeleyi seçmekte, halkı mücadeleye davet etmektedir.