İstanbul İstiklal Caddesi’nde dün gerçekleştirilen bombalı saldırıyı lanetliyoruz. 6 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği ve 81 kişinin de yaralandığı bu terörist eylem, halkımızın tamamına karşı gerçekleşmiş bir saldırıdır. Saldırıyı gerçekleştirenlere yönelik en uygun tanım halk düşmanlığıdır. Halk düşmanlarının karşısındayız.
Öte yandan bu saldırı ülkemizin içine sokulduğu siyasal düzlemin de bir özeti niteliğindedir.
Yalnızca egemenlerin söz söyleyebildiği, kimin hangi başlıkta hangi görüşü savunduğunun belirsiz olduğu, halkımızın geleceğinin gizli kapaklı anlaşmalara bağlandığı bu düzlem halkı dışarıda bırakmak üzerine kurulmuştur.
Bombalar halkı daha da edilgenleştirmeye, ortalık güvenli oluncaya dek şu veya bu egemen güce sığınmasını sağlamaya hizmet etmektedir.
AKP’nin ilk tepkisinin tüm iletişim kanallarını kapatarak halkın haber alma hakkını engellemek olması boşuna değildir.
Soylu’nun açıklamalarında ABD’yi işaret etmesine karşın henüz diplomatik hiçbir girişimde bulunulmamış olması kimseyi şaşırtmamaktadır.
Saldırganın Suriye’den gelmiş olduğunu açıklayan ile Suriye sınırını emperyalist operasyonlar için fiilen ortadan kaldıranın aynı iktidar olması rastlantı değildir.
Emperyalist merkezler, sermaye sınıfı, AKP iktidarı, düzen muhalefeti ve bunların hizmet ettiği düzenin türevi olan saldırganlar kendi gerilimlerini düzenlerini koruyacak bir biçimde çözebilmek için “sıradan” yurttaşları harcamakta sorun görmemektedirler.
O halde saldırıları boşa çıkarmanın yolu bellidir.
Halkın söz sahibi olacağı bir siyasal düzlemin kurulması gerekmektedir. Her türden teröre ve onu besleyen düzene karşı zafer ancak emekçi halkın örgütlü ve kararlı mücadelesi ile kazanılabilir.