İçeriğe geç

ABD-İsrail-AKP kol kola

Emperyalizm, yeni cepheyi Halep’te açtı

Suriye, uzun bir sürenin ardından yine cihatçı örgütlerin saldırılarıyla sarsıldı. AKP iktidarının himayesinde Suriye’nin İdlib kentinde varlığını sürdüren IŞİD kökenli Heyetu Tahrirü’ş-Şam (HTŞ) ile ÖSO çatısı altındaki kimi gruplara bağlı on binlerce cihatçı militanın katıldığı saldırılarda Halep’in yüzde 60’ı ve pek çok kritik noktası bu grupların eline geçti.

2011’de emperyalist müdahaleyle karıştırılan Suriye’nin pek çok kenti gibi uzun yıllar cihatçı saldırıların hedefi olan Halep, 2016 yılında Suriye Ordusu tarafından cihatçılardan tamamen arındırılmıştı. Kente yönelik son saldırı da ABD-İsrail ikilisi ve bunların işbirlikçisi AKP iktidarının aleni desteğiyle gerçekleşti. Zamanlama, stratejik hedefler ve saldırıda kullanılan araçlar; cihatçıların bölgede emperyalizme piyonluk yaptığını açıkça ortaya koyuyor.

Halep saldırısı, bölgedeki direniş güçlerinin İsrail saldırganlığıyla hırpalandığı bir dönemde gerçekleşti. Suriye’deki Hizbullah güçlerinin İsrail’e karşı Lübnan güneyine kaydırıldığı dönemi fırsat bilen cihatçılar, İsrail’in yenilgiyi kabullenerek ateşkese mecbur kalmasının ve katil Netanyahu’nun Suriye’yi tehdit etmesinin hemen ardından harekete geçerek Suriye’nin Lübnan’da direniş güçlerine destek göndermek için kullandığı yolları kesintiye uğrattı. Halep’in işgalinde HTŞ tarafından kullanılan “drone”lar başta olmak üzere pek çok teknik donanım, Batılı emperyalist güçlerden destek alındığını ve bu desteklerin AKP iktidarı tarafından Türkiye toprakları üzerinden aktarıldığını ortaya koyuyor.

Halep’e yönelik saldırı, Lübnan’da yenilen ABD-İsrail ekseninin Suriye’de yeni cephe açma hamlesidir. AKP iktidarı, alenen ABD-İsrail planına eklemlenmektedir. 2011’de Şam’da cuma namazı kılma hayalleriyle bölgede ABD planlarına direnç gösteren komşumuz Suriye’yi hedef alan iktidar, bugün aynı suçu bir kez daha işlemektedir. Yandaş medyasından sosyal medya trollerine iktidar cephesinin yaşadığı sevinç, “Misak-ı Milli” kisvesi altında saldırganlığı ve BM’nin terör örgütleri listesinde yer alan HTŞ ile işbirliğini ortaya koymaktadır. Filistin’i dilinden düşürmeyen iktidar gerçeklikte İsrail’e hizmet etmekte, direnişin karşısında konumlanmaktadır. Emperyalizme ve taşeron olarak kullandıkları gerici güçlere karşı Suriye halkının ve direnen Ortadoğu halklarının yanındayız. Emperyalizmi ve işbirlikçilerini Türkiye’de ve Ortadoğu’da yenilgiye uğratmak için mücadeleyi yükselteceğiz.

Parasız ve nitelikli kreş haktır

Milli Eğitim Bakalığı (MEB) tarafından belediyelere gönderilen ve belediye kreşlerinin kapatılmasını talep eden yazı, kreş sorununu yeniden gündeme taşıdı. Özel kreş sahipleri hamleyi desteklerken, muhalefet kanadı yazıya sert tepki gösterdi.

Kreşler, kadınların üretim sürecinde yer alabilmesi ve çocukların erken yaşta modern toplumsal hayatın parçası olmaya başlayabilmesi için olmazsa olmaz bir önem taşıyor. Ancak, hem devlet tarafından yeterli kreş sağlanmaması hem de yasalarda yer aldığı üzere belirli sayının üzerinde kadının çalıştığı işletmelerin kreş yükümlülüklerini yerine getirmemesi büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Belediyelerin sağladığı kreşlerin parasız olmaması ve sayısının sembolik düzeyde kalması ise konuyu belediye üzerinden tartışmayı anlamsızlaştırıyor. Özellikle özel sektörün bu konuyu kâr kapısı olarak görmesi ve tarikatların ise bu sayede çocukları müritleştirebilmesi, iktidarın parasız kreş hakkından neden kaçtığını gösteriyor.

Erdoğan’ın tarikat hassasiyeti

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grup toplantısında hedef aldığı dizi “Arka Sokaklar” 2 kez program durdurma cezası aldı. Erdoğan’ı rahatsız eden dizi bölümünde İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nda yaşanan çocuk istismarı konu edilmişti. Yayıncı kanal olan Kanal D, ceza alan bölümü internet ortamından kaldırırken, dizide rol alan oyuncu Şevket Çoruh ise konu ile ilgili sosyal medyadan “gurur duyarım” paylaşımı yaparak bölümün senaryosunu sahiplendi. Kanal D, Ziraat Bankası’nın karşılıksız verdiği kredilerle Demirören Grubu tarafından 2018 yılında satın alınmıştı.

Şiddete özendiren diziler ve laiklik karşıtı yayınlar hiçbir ceza almazken tarikatlara ve cemaatlere dokunanın anında hedef alınması ise karşı-devrim iktidarının hangi kuvvetlere yaslanarak ayakta kaldığını gösteriyor. Tarikatlar ve cemaatler, 1924 yılında yürürlüğe giren 677 sayılı kanun gereği resmen yasak.