31 Mart 2024 yerel seçimleri sonucunda Erdoğan yönetimindeki AKP, bir tür azınlık iktidarına dönüşmüştür. Birinci parti olma özelliğini yitiren AKP, birçok önemli ilin ve ilçenin belediye başkanlıklarını muhalefete kaptırmış, il ve ilçe meclislerinde ise azınlığa düşmüştür. Zaten uzun zamandır toplumun ciddi bir bölümünün gözünde yönetme meşruiyeti ortadan kalkmış olan iktidara, kendisini daha önce destekleyenlerin bir kısmı da sırtını dönmüştür.
Sömürünün ve yoksulluğun ulaştığı boyut, özellikle liberal iktisatçılar tarafından “rasyonel ekonomi politikalarına dönüş” olarak adlandırılan kemer sıkma adımları eklendiğinde daha şimdiden ciddi bir toplumsal tepkiye yol açmıştır. Halk, kötü giden ekonominin faturasının düşük emekli maaşı ve tefeci faizi uygulamaları ile yoksulun ve emekçinin sırtına yüklenmesini kabul etmemiştir. AKP oylarındaki düşüşün çoğunlukla sandığa gitmeme olarak kendisini göstermesi ise düzen muhalefetinin bu konudaki suç ortaklığı ile ilgilidir.
Sosyal medya aktifliği ile öne çıkan kimi siyasi hareketler üzerinden toplumun milliyetçileştiğine veya sağcılaştığına ilişkin yapılan değerlendirmelerin gerçekte anlamlı bir karşılığının bulunmadığı bir kez daha görülmüştür. Manipülasyona olan açıklığı ve olumlu-olumsuz fark etmeksizin etkileşimi öne çıkaran yapısı ile bu alanlarda ortaya çıkan gelişmeleri veri kabul ederken temkinli olunmalıdır. Öte yandan medyada kendisine pek de yer bulamayan Yeniden Refah Partisi’nin yükselişi özellikle dikkate alınmalıdır.
İktidarın ekonomi alanındaki emekçi düşmanı ve İsrail-Filistin konusundaki emperyalizm yanlısı tutumunun düzen muhalefeti tarafından paylaşılması, bu başlıklarda ortaya çıkan tepkinin YRP’ye akmasını kolaylaştırmış, bu partiyi önemli bir üye sayısına ve örgütlülüğe taşımanın yanı sıra ciddi bir oy oranına da ulaştırmıştır. İlk defa karşı devrim bayrağını AKP’den devralma potansiyeline sahip bir aktör toplumsal bir güç olarak kendisini göstermiştir. Bu parti, gelecekte AKP’nin yarattığına benzer bir tahribat yaratması muhtemel önemli bir tehlikedir.
AKP’nin kaybetmesinden doğan umut oldukça değerlidir. Bir şeylerin değişebileceğinin görülmesinin yarattığı heyecan, devrimci bir seçeneğin mümkün olduğunu göstermeyi de kolaylaştırır. Ancak aynı umut, yerini çok kısa sürede hayal kırıklığına da bırakabilir. Özellikle laiklik, bağımsızlık ve kamuculuk konusunda AKP’den ayrı bir yol haritası ortaya koymayan düzen muhalefetinin emekçilere fayda sağlayacağına dair oluşacak yanlış bir beklenti, şimdiye kadar karşılaştığımızın çok daha ötesinde ve büyük bir gerici dalganın oluşmasına yol açabilir.
Sosyalistlerin bu anlamda taşıdığı görevi ihmal etmesi, ülkemizi ucuz işgücü pazarına çevirme hedefli ekonomi politikalarına ve emperyalizme karşı mücadelede de zaaflara yol açmaktadır. AKP’ye karşı biriken tepkinin devrimci bir kanala akmak yerine başka gerici odaklara yönelmesinde bu zaafın da payı büyüktür.
Sosyalist hareketin sınırlı sayıda yerleşim haricinde bir bütün olarak belediye seçimlerinde başarısız olmasının temelinde de yine aynı görevin yerine getirilmemesi ve düzen muhalefetinin çizdiği sınırların dışında siyaset üretmekten kaçınılması yatmaktadır. Aynı tablonun sonucunda; Kadıköy Halk Dayanışması adayı Fatih Mehmet Maçoğlu başta olmak üzere birçok farklı bölgede sosyalistler mevcut güçleri ile alabileceklerinin dahi çok altında oya ulaşabilmişlerdir.
AKP’nin yenilgisi halkın zaferine dönüşememiştir.
Devrimciler, önümüzdeki dönemde odağına bu çelişkiyi alacaktır. Halkı AKP’den uzaklaştıran gerçek kavga başlıklarını öne çıkaracak, düzen muhalefetinin çizdiği sınırları reddedecek ve emekçi halkın çıkarlarını merkeze alan bir çıkışı örgütleyecektir.